MİMARLIK

TASARIM AKIMLARI

TASARIM AKIMLARI

Tasarım Akımları denildiğinde aklımıza neler geliyor, hangi sanat yöntemleri biliyoruz, sizler hangi akımların örnek alarak tasarımlar alıyorsunuz. Tasarım akımlarının en gözdesi hangileri. Tasarım akımlarını sırası ile incelemek gerekirse hangi akımlar bakalım.

MODERNİZM

20. yüzyılın sanat ve mimaride önemli akımlarından biri.  Az ama öz (less is more). Minimalizm ön plana çıkıyor.  Yapılarda basit geometrik formlar (kübik ve silindirik gibi) hakim.  İşlevsellik ön planda. Rasyonellik önemli Modernizm fütürizm, konstrüktivizm, De Stijl ve Bauhaus gibi akımları da kapsar. Mimaride düz çatılar, beton kullanımı, metal ve cam çerçevelerle kendini ifade ediyor. Kısacası günümüz mimarisi olarak da tanımlaya biliriz.

BAUHAUS EKOLİ

Temel dizayn dersi fikri ilk Bauhaus’da oluşmuş ve günümüzde dünyadaki çoğu mimarlık okullarınca benimsenmiştir Temel dizayn,  belirli bir sanat dalında (söz gelimi mimaride,  heykelde,  seramikte)  somut verilerle belirlenmiş işlevlere cevap verecek yapıtları tasarlayıp biçimlendirecek sanatçıları, bu çalışmalarında karşılaşabilecekleri çeşitli hallere hazırlamayı amaçlar. Diğer bir söyleyişle, gerçek konuları biçimlendirirken sanatçının çözmesi gerekebilecek çeşitli problemleri soyut örnekler, alıştırmalar niteliğinde ona önceden tanıtmaya, öğretmeye çalışır.

EKSPRESYONİZM (DIŞAVURUMCULUK)

1910’dan başlayarak Avrupa’yı etkileyen ve sanatsal anlaşmaları zorlayan büyük akımlar. Mimarlığı da kapsıyordu. Bunun tersini düşünmek şaşırtıcı olurdu; çünkü Ekspresyonizm adını alan şey yalnız estetik biçimlere saldıran bir kültürel kaynaşmayı temsil etmekle kalmıyor, bir dünya görüşü ile toplumsal düşünceleri de kapsamına alıyordu. Mimarlık, insahın günlük yaşantısını etkiliyordu. Hem aile konutu, hem de ortak kentleşme sorunları ya da genelde insanın çevresi açısından, yeni aydın kuşağın bu konuya büyük önem vermesi doğaldı. Daha Birinci Dünya Savaşı’ndan önce bile zamanın ressamlarının yaptığı resimlerde kent, yol ve çeşitli yapı görüntüleri sık sık konu edilmekle kalmıyor, Der Sturm, Die Aktion, Die Erhebung, Das hohe Ufer gibi dergiler ve yayınlarda mimarların yazıları ve çizimleri yayınlanıyordu. Bu dergi ve yayınlar, genellikle edebiyat açısından Ekspresyonizmin temsilcileri olarak kabul edilmektedir.

BURUTALİZM

1950 ve sonrasında, tüm dünyada, ekonomik değişimin paralelinde mimarlık konusunda da kaotik sayılabilecek gelişmeler yaşanmıştır. 19. yüzyıl, batıda binlerce yıllık tarımsal uygarlıktan endüstri uygarlığına geçişin yaşandığı, toplumsal sınıfların köklü değişimler geçirdiği ve bunun sonucunda da sanat anlayışında büyük değişimlerin meydana geldiği bir zaman dilimi olmuştur. 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde içinde bulunulan endüstri çağına ve gün geçtikçe hayata etkisi gözle görülür derecede artan teknolojik gelişmeye uygun, tarihi üsluplardan kaynaklanmayan ve etkilenmeyen, yepyeni bir mimarlık anlayışı yaratma fikri gitgide ön plana çıkmaya başlamıştır. Mimarların farklı bakış açılarıyla ortaya koydukları yaratma çabalarından doğan akımlarının yanı sıra dönemin koşullarına çözüm bulma zorunluluğu da bazı mimari akımları yaratmıştır. Bunlardan bir tanesi İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da ortaya çıkan, savaş yüzünden tahrip olan şehirler ve tamamen ortadan kalkan binaların yarattığı boşlukların ve bu şehirleri yeniden inşa etme gerekliliği ile ortaya çıkan Late Modern olarak nitelendirilebilecek Brütalizm’dir.

Brütalizm kelimesi, Fransızca bir tabir olan béton brut işlenmemiş beton anlamına gelmektedir. Açıklamasından da anlaşılacağı gibi Brütalist mimarinin ana malzemesi, ekonomik, pratik ve kolay bulunan bir malzeme olmasıyla öne çıkan betondur. Bu malzeme tercihinin temel sebebi; savaş sonrası doğan ihtiyaç ve bu ihtiyacı en ucuz karşılama yolunun beton olmasıdır. Malzemenin ucuzluğu ve işlenmesinin kolaylığı, hem kısa sürede hem de ucuza birçok binanın yapılmasını mümkün kıldığından savaş sonrası dönemin kurtarıcı akımı durumundadır.

POSTMODERNİZM

Konut, mimarlık ve iç mimarlık için her zaman özel bir konu olmuştur. Bireylerin yaşamlarında öncelikli bir rolü olduğunu düşünürsek, bu ilginin sebebini de anlayabiliriz. Özellikle 20. yüzyıla giriş ve modernizmin kendini toplumsal hayatta hissettirmesi ile birlikte konut’a ve iç mekanlarına bakış açısı da çeşitlenmiştir. Konutun, avangart, gelenekselden kopuk, esnek ve şık mekanlarının sıklıkla göründüğü modern zamanlardan, renkli, ucuz, göstergesel değerleri anlaşılmaz hale getirilmiş postmodern döneme uzanan, hareketli, çeşitli ve tartışmaya açık bir öyküsü gözlenmektedir.

Elbette, bu dönüşümler kolay değildir; sosyal yapının değişimi, teknolojik yenilikler, bireylerin istek ve ihtiyaçlarında ve sosyal statülerde görünür kılınmak istenen farklılaşmalar bu sürecin vazgeçilmez parçalarını oluşturmaktadır. 100 yılı geride bırakıp, 21. yüzyılın ilk çeyreğini deneyimlerken, konut bireyin yaşamında aynı önemi korur gibi gözükse de, temsil ettiklerinde farklılaşmalar dikkati çekmektedir. Günümüzde tüketim nesnesi olarak konut, kullanıcıları tarafından gündelik yaşam dinamikleri, zevkler ve ait olunan sosyal grubun temsilini gösteren bir kimlik ifadesi olmanın ötesinde yerini almaktadır. Bu çalışmanın amacı, gündelik yaşamda konutu bir tüketim nesnesi olarak tanımlayan bireyin 20. yüzyılın başından bu yana oluşturduğu mekan tanımlayıcı ve kimlik oluşturucu öğelerle, “ev”i kendi yaşamının parçası haline dönüştürmesini irdelemek ve bunun olası varoluşçu sonuçlarını ortaya koymaktır.

https://santiyegunlugu.xyz/

https://www.facebook.com/santiye.gunlugu.7